4 çocukla parkta tek başına bir baba!


Slovakya'da ve Hollanda'da babaların bebekleriyle zaman geçirmesine gözüm oldukça alıştı. Hatta bazen yanlarında bir de büyük çocuk olmasına, adamın tek başına iki çocuğu idare ediyor olmasına çok şaşırsam da alıştım. Ancak 4 çocuklu bir babayı hayal edemezdim. 





Cuma günü hava, uzun zamanki seyrine göre oldukça sıcaktı ve eşim işten gelince, Helo'yu eve biraz daha uzak ama daha büyük olan parka götürdük. Pek tabi ki o saatte kimse yoktu. Bir süre sonra orta yaşlı bir adam, pusette bir bebe, pusete takılan bir aparatla, ayakta duran bir çocuk, iki tane de yürüyen çocukla parka geldiler. Dördü de erkek.  İlk başta kardeş olduklarını anlamadım, arkadaşlardır diye düşündüm ama kardeşmiş. En büyüğü 7-8 yaşlarında en küçüğü 1 yaş civarında ( belki de daha ufak yeni yürümeye başlamış, çoğunlukla emekliyor, arada yürüyordu) ve hepsinin arasında 2-3 yaş var gibi geldi bana. Burada çocuklar 2 yaşında okula başladığından mıdır nedir, kardeşlerin arası iki yaş genelde.






Parkın içindeki tenis kortuna girdiler. Baba raketleri ve topları çıkardı. Üç çocuk ve baba 4 kişi, ikişerli grup halinde tenis oynadılar. Bu arada bebeği öylece ortaya bıraktılar, üstelik daha doğru düzgün yürüyemeyen, durmadan düşen bebeğe en uzak noktada konuşlandı baba. Hani düşerse koşup yetişeyim diye yakın durma derdinde değildi. Kort da öyle fazla ufak değil. Bebek bir köşede baba diğer köşede. Valla bunu görünce onları seyre daldım.






Bebek hiç mık demedi. Kendi kendine yürüdü, emekledi, başka topla oynadı, seyirci bankına tırmandı, oturdu, indi, parmaklıkların arasından Helo ile etkileşti, sonra gitti bebek arabasına tırmandı (baston puset değildi gayet yüksekti- kızımın yaptığını düşünemiyorum bile), oturdu, öndeki kilidi kapadı, açtı, arabadan indi, yine dolaştı, parmaklığın dışına kaçan topu yere yatıp uzanarak aldı...






Bu sırada ne birşey istedi, ne de ağladı. Arada abileri başını okşadı, baba hiç yanına gelmedi. Bebek ne onları, ne raketleri ne de topu istedi.






15-20 dak sonra baba büyük çocukla biraz raket alıştırması yaptı, iki numarayla frizby oynadı, sonra 1 ve 2 numara parktaki diğer oyunlara gittiler, 3 numarayla futbol topuyla paslaşma yaptı, bu arada bebek hala kendi takılıyor, daha sonra  3 numara da abilerinin yanına gitti, baba bebeği aldı, havaya hop yaptı, arabaya oturttu, oyuncakları topladı, abilerin yanına gitti. 






İki çocuk dönen birşeye binmişti, babadan onu döndürmelerini istediler, o döndürdü, üçüncü salıncak istedi, onu salladı, bebek hala arabada oturup onlara bakıyordu.






Daha izlemek isterdim ama dönmek zorundaydık ve öyle bıraktık. Eşim de ben de şok olmuş haldeydik. O bebek nasıl bu kadar sakin olabilir, nasıl böyle gık çıkarmaz, nasıl bu kadar atletik olabilir. Gayet de toplu bir bebekti, seyirci bankında oturuşunu düşünüyorum da sanki biri kaldırıp oturtmuş gibi dümdüz ve kıpırdamadan oturuyordu, sonrasında gayet normal bir hareketle yere indi.






Sonradan düşününce evdeki kardeşlerin varlığının etkisi olduğunu düşündüm. Hiç canı sıkılmıyor, onlardan cesareti, tavırları, tepkileri öğreniyor muhtemelen. Fakat benim asıl şaştığım, bu çocuklar hiç kavga etmiyor. Düşünsenize üç türk çocuk babasıyla tenis oynayacak ve hiç kavga etmeyecek. Ya topa ben vuracaktım diye, ya da ne biçim vurdun düzgün atsana diye mutlaka kavga çıkardı. Onlar oynarken böyle birşey hiç olmadı.






Peki ya babaya ne demeli. Muhtemelen işten geldi, çocuklara vakit ayırdı, üstelik hepsine eşit derecede, onların ilgilerine göre zaman ayırdı, aynı zamanda tüm aile birarada aktivitesi de yaptı. Belki ayırdığı zaman günün bir saatiydi ama eminim tüm çocukları tatmin olmuştu (ki babayla oyun oynamayı bırakıp diğer oyunlara gitmeleri bunu gösteriyor).  Hayran olmamak elde değil.